İdeali Yaşatmak
- alperenbilen
- 9 Şub
- 2 dakikada okunur
"İdeal" sözcüğünün kökenini "idea"dan alması akla yatkın. Fikir veya düşünce anlamına gelen ideaya sahip her canlı, hayatının bir döneminde bir ideale de sahip olmuştur. Çünkü ideal, kimi zaman bir düşünceye, kimi zamansa hayal gücüne dayanır.
Yaşama adım attığımızda kendi dünyamıza dair imgeler oluşturmaya başlar, arzularımızı tanımaya başladığımızda da bu imgeler doğrultusunda bir şeyler isteriz. Küçükken "Ne olacaksın?" diye sorulduğunda verilen cevaplar da aslında bu imgelerden beslenir. Kimimiz henüz dünyayı tanımadan uzaklara gitme hayaliyle astronot olmak ister, kimimiz hayat algımızın devam etmesini sağlamak için doktor olmak ister, kimimizse yalnızca havalı kıyafetler ve su püskürten hortumlarıyla ilgimizi çeken bir itfaiyeci olmak isteriz. Belki itiraz ediyorsunuz; bir çocuğun bunlar arasındaki mantıksal bağı bu kadar erken kuramayacağını düşünüyor ve yanıtlarının rastgele olduğunu iddia ediyorsunuz. Oysa imgelerin bizim için tamamen anlaşılır olması gerekmez. Zaten çocukların imgeleri onlara aittir; bizler artık o dünyada değiliz.
Kendi çocukluğuma dönecek olursam, iyiyle kötünün ayrımının yapıldığı, erdem ile erdemsizliğin farkının anlatıldığı bir ortamda büyüdüm. Bu yüzden dürüstlüğün, yardımseverliğin, paylaşmanın ve cesaretin sorgusuz sualsiz kıymetli olduğunu, yalancılığın, hırsızlığın ve korkaklığın çirkin olduğunu öğrendim. Hayatın kutsallığını her zaman bildim. Üstelik yalnızca insan yaşamının değil, tüm canlıların hayatının aynı derecede kutsal olduğuna inandım. Bir sineği ya da karıncayı incitmenin, bir insanı incitmekten daha masum olmadığını düşündüm.
Doktor olurken aklımdan bunlar geçiyor muydu, emin değilim. Sonuçta bu, planlı bir kariyer yolculuğundan çok, kendimizi içinde bulduğumuz bir yarıştı. Hepimiz bu yarışta başarılı olmak için çabaladık. Genel bir havuzun içinden sıyrılan balıklardık. Ancak bir şey göz ardı edilmişti: En merhametli kalpler her zaman en zeki zihinlerle aynı bedende buluşmayabilir. Tıp eğitiminin en büyük eksikliği de belki budur; sıfırdan bir vicdan inşa edemez.
Belki bu durum diğer meslekler için de geçerlidir. Bir öğretmenin öğrencilerine merhametle yaklaşması gerekir, bir polisin vicdan sahibi olması zorunludur. Ancak kimse, ölümle yaşam arasında yürüyen bir doktor kadar merhamete aç değildir. Birçok kişi tedavinin birinci basamağının ilaçlar olduğunu düşünür. Oysa asıl iyileştirici güç, merhamettir. Yapay zekânın bir doktorun yerini alamamasının ve herkesin bu mesleği yapamayacak olmasının sebebi de budur.
25.yaş günümde tüm bunları net bir şekilde dile getirebiliyorum. Ancak 18 yaşımdaki çocuğun ideallerini anlatmam daha zor. Belki o zaman da benzer şeyleri düşünüyordum, belki de tamamen farklı fikirlere sahiptim. Bildiğim tek şey, o zamana geri dönüp kendime "Ne olmak istiyorsun?" diye sorsaydım, "Doktor" diyeceğim. "Neden?" diye sorsaydım, "İnsanları iyileştirmek ve iyi hissettirmek için" derdim.
Peki ya 18 yaşımdaki çocuk, çok para kazanmak, toplumda itibar sahibi olmak, hayatını doyasıya yaşamak ve üniversitenin zevklerinden mahrum kalmamak istediğini söyleseydi? Ona ne derdim?
Muhtemelen şöyle söylerdim: "Yol yakınken dön bu yoldan. Çünkü yalnız dediklerin için bu yola girersen ve idealinin temeli insanı yaşatmak değilse, sahip olduğun ideali hiçbir zaman uzun süre yaşatamayacaksın."
Comments